Türkiye'nin 100. Yılı İngiliz ve Amerikan Basınında Yer Aldı

Türkiye'nin Cumhuriyet'in 100. Yılını, Türk basınının yanı sıra uluslararası basında da önemli bir konu olarak ele alınıyor. Amerikan ve İngiliz basınında son günlerde yayınlanan makaleleri özetledik.

Türkiye'nin 100. Yılı İngiliz ve Amerikan Basınında Yer Aldı
9592

 AP Haber Ajansı'ndan Çınar Kiper ve Suzan Fraser'ın imzasını taşıyan makalede, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılı: Başarılar ve Zorluklar" başlığı altında Türkiye'nin tarihi ve siyasi evrimi ele alınıyor. Makale, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'yi laik bir cumhuriyet olarak kurduğunu ve bu ideali Batı'ya dönük bir şekilde benimsediğini vurguluyor. Aynı makalede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yıldan fazla süren iktidarının ise Türkiye'nin daha muhafazakar bir kimlik kazandığına işaret ediliyor.
 
Cumhuriyetin 100. yılı, Atatürk'ten sonra ülkenin en etkili lideri olarak kabul edilen Erdoğan'ın Türkiye'yi yeniden tanımlama fırsatı sunuyor. Makale, Mayıs ayındaki seçimlerle üçüncü kez devlet başkanı seçilen Erdoğan'ın, "Türkiye Yüzyılı" olarak adlandırılan yeni bir döneme liderlik etme potansiyeline sahip olduğunu belirtiyor.
 
Makalede, Türkiye'deki en temel kültürel bölünmenin laiklik ve muhafazakarlık tartışması etrafında yoğunlaştığına dikkat çekiliyor. Atatürk'ün laik bir devleti modernliğin bir gerekliliği olarak benimsediği ve bu ilkenin Türk toplumunda kök saldığı ifade ediliyor. Ancak, bu politikaların Erdoğan döneminde muhafazakar bir yöne doğru değiştiği ve bu değişimin Türkiye'nin siyasi ve kültürel dinamiklerini etkilediği vurgulanıyor.
 
 "Artık resmi törenler dualarla açılıyor, Diyanet İşleri Başkanlığı'na çoğu bakanlığı gölgede bırakan bir bütçe verildi, dini okulların sayısı arttı ve Erdoğan'ın son zamanlarda terk ettiği faiz oranlarını düşürmeye yönelik alışılmışın dışındaki ekonomi politikası bile dini gerekçelerle meşrulaştırıldı."
 
 
Washington Enstitüsü'nde Türkiye uzmanı Soner Çağaptay'ın değerlendirmelerine yer verilen makalede, Türkiye'nin siyasi ve dış politika evrimi ele alınıyor. Çağaptay'ın ifadelerine göre, Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi laik, Batı'ya dönük, Avrupalı bir toplum olarak yeniden şekillendirmek isteyen tepeden inmeci bir siyasetçiydi. Ancak Erdoğan'ın yöntemi benzer olsa da değerleri neredeyse tam tersi.
 
Diplomasi alanında, Türkiye'nin 20. yüzyılın büyük bölümünde Batılı ülkelerle uyumlu bir dış politika izlediği, ancak son yıllarda daha iddialı ve bağımsız bir dış politika benimsediği belirtiliyor. Bu yeni dış politikanın hem Türkiye'yi Batılı çıkarlarla aynı hizaya getirdiği hem de farklılıkları artırdığına dikkat çekiliyor.
 
Türkiye'nin savunma sanayisindeki yerli üretimin artması, uluslararası ilişkilerde daha bağımsız bir konuma yükselmesini destekliyor. Ayrıca, Türkiye'nin silah ihracatçısı haline gelmesi ve yerli üretim insansız hava araçlarının diğer ülkelere ihraç edilmesi, Türkiye'nin savunma sanayisindeki büyümeyi yansıtıyor.
 
Makalede, Türkiye'nin modernleşme sürecinin Atatürk döneminde başladığı ve ülkeyi derin yoksulluktan kurtardığı vurgulanıyor. Ancak, Erdoğan dönemindeki inşaat patlamasının ekonomik büyümeyi simgelediği ancak eleştirilere neden olduğu belirtiliyor.
 
Ayrıca, bazı iddialı projelerin siyasi çekişmeye yol açtığı ve çevresel endişelere neden olduğu ifade ediliyor. Türkiye'nin geçmişte askeri darbeler, ekonomik krizler ve hükümet istikrarsızlığı yaşadığı, günümüzde ise Kürt isyancılarla mücadele, dış politika ilişkileri, siyasi sistem değişikliği, demokratik gerileme ve ekonomik sorunlar gibi zorluklarla karşı karşıya olduğu vurgulanıyor.
 
Financial Times: Güçlü Lider Erdoğan Döneminde Atatürk Dönemi Mirasları Yeniden Canlanıyor
 
 
Financial Times gazetesinde yer alan makalede, Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün hızlı bir modernleşme sürecini başlatarak milyonlarca Türk vatandaşı için bir kahraman olarak kabul edildiği ancak mirasının tartışmaya açık olduğu ifade ediliyor.
 
Erdoğan döneminde, bazı İslamcı ve milliyetçi grupların Atatürk'ün yönetiminde hatalar bulmaya başladığı, buna karşın laik ve liberal kesimlerin Atatürk'ü savunmaya devam ettiği belirtiliyor.
 
Makale, Atatürk'ün mirasını dört ana başlık altında ele alıyor: dış politika, demokrasi ve otoriterlik, Kürt sorunu, Türkiye'de İslam ve ekonomi.
 
Atatürk döneminin Türkiye'yi iki savaş arası dönemde uluslararası ideolojik ve siyasi çatışmalardan uzak tuttuğu ve bu politikaların geniş kapsamlı reformların yarattığı belirsizlikleri yansıttığı vurgulanıyor. Atatürk'ün yaptığı değişiklikler arasında halifeliğin kaldırılması, Latin alfabesine geçiş, kıyafet kurallarının değiştirilmesi gibi önemli adımlar bulunuyor.
 
Atatürk'ün ikinci mirası olarak ise Türkiye'nin siyasi sisteminin ele alındığı ve Atatürk döneminin tek adam tarafından yönetilen tek parti devleti olduğu, bu yönetimin Osmanlı dönemindeki otoriter mirasa dayandığı ifade ediliyor.
 
 
Türkiye'nin siyasi gelişiminin 20. yüzyılın ikinci yarısında bazen askeri müdahalelerle kesintiye uğradığı, ancak silahlı kuvvetlerin iktidarı uzun süre elinde tutmadığı ifade ediliyor. Bu dönemde ülkede demokratikleşme adımlarının atıldığı ve çoğulcu bir yöne evrildiği belirtiliyor. Ancak, Erdoğan döneminde Atatürk'ün otoriter eğilimlerinin geri döndüğü ifade ediliyor. Özellikle Osman Kavala gibi muhaliflerin hapse atılması, Erdoğan'ın muhalefeti bastırmaya yönelik baskılarının sembolik bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
 
Kürt sorunu başlığı altında, Türkiye'nin bu sorunun çözümüne Atatürk döneminden daha uzak olduğu ifade ediliyor. Erdoğan'ın başlangıçta Kürt sorununun çözümüne ilgi gösterdiği ancak bu çabaların sona erdiği belirtiliyor.
 
Makalede, Türkiye'de İslam konusuna da değiniliyor. Atatürk döneminde kamu hayatının laikleştirilmesine rağmen, Türkiye'nin Müslüman kimliğinden sıyrılmadığı ifade ediliyor. Ancak 1990'ların sonunda Refah Partisi ve sonrasında Erdoğan'ın AKP'nin yükselmesiyle siyasi İslam'ın daha fazla etkili hale geldiği belirtiliyor. Erdoğan'ın bu dönemde bazı İslami adımlar attığı ve aynı zamanda modern bir otoriter milliyetçilik türünü benimsediği ifade ediliyor.
 
Ekonomik açıdan, Atatürk'ün Türk ekonomisine devlet kapitalizmini getirdiği vurgulanıyor. Ancak günümüzde Erdoğan'ın ekonomik politikalarının Türkiye için önemli bir sorun teşkil ettiği ifade ediliyor. Erdoğan'ın ekonomik konularda yapılması gereken yapısal reformlar yerine hızlı çözümler peşinde olduğu iddiaları da ele alınıyor.
 
Makale, Erdoğan'ın Türkiye'de siyasi hakimiyetini güçlendirmek ve Atatürk'ün mirasına meydan okumak istediğini belirtiyor. Bu, Erdoğan'ın Türk nesilleri arasında Atatürk'ün yerine geçmeyi umduğu anlamına geliyor.
 
Economist: Erdoğan, Atatürk'ün mirasını silmek yerine ona sahip çıktı.
 
 
Economist dergisinin Cumhuriyetin 100. yılı üzerine yazdığı makalede, "Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk'ün mirasını silmek yerine ona sahip çıktı" başlığı kullanılmış.
 
Makalede, Atatürk'ün hala Türkiye'nin en popüler siyasetçisi olduğu ve Erdoğan'ın böyle bir nitelemeyi hayal edebileceği belirtiliyor. Cumhuriyetin kuruluş yıllarının tarihteki en kapsamlı ulus inşası çabalarından biri olduğu ifade ediliyor.
 
Erdoğan'ın siyasal İslam'ın savunucusu olarak görüldüğü ve Türkiye'yi İran'a dönüştürmeyi planlamakla suçlandığı, ancak bu korkuların gereksiz olduğu vurgulanıyor. Erdoğan'ın 20 yıllık iktidar döneminde Atatürk'ün mirasını bazı açılardan parçalasa da aynı zamanda onu benimsediği ve yeniden tanımladığı ifade ediliyor.
 
Makale, Erdoğan döneminde İslam'ın kamusal yaşamdaki etkisinin arttığını ve Atatürk döneminden farklı bir döneme işaret ettiğini belirtiyor. Ancak, Atatürk dönemindeki kamusal yaşamın laikleştirilmesine rağmen, Türkiye'nin hala Müslüman kimliği taşıdığını ifade ediyor.
 
Ekonomik açıdan, Atatürk'ün Türk ekonomisine devlet kapitalizmini getirdiği ve Erdoğan'ın ekonomik politikalarının Türkiye için önemli bir sorun teşkil ettiği vurgulanıyor. Erdoğan'ın hızlı çözümler aradığı ve yapısal reformlara ihtiyaç duyulmasına rağmen bu konuda yetersiz kaldığı ifade ediliyor.
 
Erdoğan'ın Atatürk'ün mirasını korumak istediği ve Türkiye'nin tarihine saygı duyduğu belirtiliyor. Ancak bu kucaklamanın seçici olduğu ve Atatürk'ün laik reformcu kimliği yerine savaş kahramanı olarak vurgulandığı ifade ediliyor. Bu imajın, Erdoğan'ın Türkiye'yi uluslararası düzende yükselen bir güç olarak konumlandırma çabalarıyla uyumlu olduğu belirtiliyor. (BBC)

 

Yorumlar
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir.