Adıyaman'da ısıtma sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olan Vakkas Orhan, ticaret için 10 yıl önce Suriye'ye gitti.
Suriye'de çıkan iç savaşın ardından Orhan, başta casusluk olmak üzere çeşitli suçlamalar yöneltilerek tutuklandı ve cezaevine konuldu. Bir süre tek kişilik hücrede de kalan Orhan, yaklaşık 10 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu.
Hatay'da, 18 Mayıs'ta Türk yetkililere teslim edilen Orhan, 19 Mayıs'ta Ankara'nın Yenimahalle ilçesinde yaşayan ailesinin yanına geldi.
Orhan, kalçası ve kasıklarındaki ağrılar nedeniyle birkaç gün sonra Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurdu. Hastanede yapılan tetkiklerde iki kalçasında kırık tespit edilen Orhan, 22 Haziran'da ameliyata alındı. Başarılı geçen operasyonla sol kalçasındaki kırıktan kurtulan Orhan, dün hastaneden taburcu edildi.
"7 günde 3 defa fiziki işkence gördüm"Orhan, AA muhabirine, yıllarca esir altında tutulduğu Suriye'de yaşadığı işkence ve kötü muameleleri anlattı.
Türkiye'ye dönmek üzere, Suriye'de kaldığı evden çıktığı sırada polis tarafından gözaltına alındığını belirten Orhan, hakkındaki suçlamanın "Türkiye adına ajanlık yapmak" olduğunu söyledi.
İlk olarak şartları kötü bir hapishaneye götürüldüğünü kaydeden Orhan, "Orada 7 gün yattım. 7 günde 3 defa fiziki işkence gördüm. İşkenceyi yapıyor, sizi içeri itiyor ve kapının altından suyu bırakıyorlardı. Yerden 25-30 santimetre yükseklikteki suyun içinde kalıyordunuz. Yatmanız mümkün değil, üstünüz başınız ıslanıyordu." diye konuştu.
"Kaburgalarım birbirine değiyor, çıkardıkları sesi duyuyordum"Daha sonra farklı bir cezaevine götürüldüğünü, orada kaldığı 1,5 yıl boyunca açlık sorunu yaşadığını ifade eden Orhan, 30-35 kiloya kadar düştüğünü belirtti.
Orhan, şöyle devam etti:
"Kaburgalarım birbirine değiyor, çıkardıkları sesi duyuyordum. Bir gün açlıktan yan koğuşta biri ölmüştü. 'Ya Rabbi hak mukadderse abdestimi aldım, her şeye hazırım' dedim. Bu hal uzun süre devam etti. 6 ay boyunca günlük bir çay bardağı un verdiler. Elektrik, gaz, sıcak su yoktu. Alüminyum çaydanlıkların demliklerinin altını kestik, üstüne büyük tepsileri koyduk, verdikleri undan küçük ekmekler yaparak 6 ay boyunca onları yedik."
Orhan, sonraki 6 ay boyunca kendilerine bir su bardağında verilen küflü ekmek kırıntılarıyla beslendiğini, hatta kendilerine hiç yiyecek verilmediği süreçlerin de yaşandığını ifade etti.
Prostat, kalp rahatsızlığı ve nefes darlığı nedeniyle çok sıkıntı yaşadığını aktaran Orhan, "Cezaevindeki görevliler yakın zamanda öleceğimi düşünerek bana '3 numaralı cenaze' adını koymuştu." dedi.
Halep, Humus ve Lazkiye'deki cezaevlerine nakledildiğini, bir gün yanına gelen cezaevi müdürünün kendisine serbest bırakıldığını söylediğini belirten Orhan, Şam'daki yabancılar bürosuna giderek çocuklarına telefon ettiğini ve mutlu haberi verdiğini kaydetti.
"Polis tekme attı, merdivenden düştüm"Özgürlüğüne kavuştuktan sonraki duygularının kolay anlatılamayacağını dile getiren Orhan, "Çok mutluyum. Şuna inanıyorum, Allah'ın öldürmediğini kimse öldüremez. Allah ömrünüzü tamamladıysa tamamsınızdır, yoksa yaşarsınız." ifadelerini kullandı.
Orhan, Suriye'de hemen her günü ölümle burun buruna geçirdiğini, kalçasındaki kırıkların da cezaevi günlerinde yaşadıklarının sonucu olduğunu belirterek, "Türkiye'ye gelmeden 6-7 ay önce, merdivenlerden inerken arkamdaki polis tekme attı ve düştüm. Bu kırıklar sanıyorum o zaman oldu. O gece sağa sola dönerken büyük acı çektim." diye konuştu.
Orhan, ilk operasyonun iyi geçtiğine işaret ederek, bundan sonraki süreçte sağ kalçasındaki kırık, sol dizindeki sorun ve prostat nedeniyle 3 ameliyata daha gireceğini aktardı.
"Devamlı travmaya maruz kalınan durumlarda gerçekleşen bir kırık olmuş"Orhan'ın ameliyatını gerçekleştiren hastanenin Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği Şefi Doç. Dr. Yusuf Erdem ise hastanın kalça ve kasık ağrısı şikayetiyle 26 gün önce kliniğe başvurduğunu söyledi.
Erdem, ameliyat edilen sol kalça iyileştikten sonra sağ kalça için de aynı işlemi yapacaklarını ve sonrasında sağlığına kavuşmuş şekilde taburcu etmeyi planladıklarını anlattı.
Orhan'ın sağlık durumuna ilişkin bilgi veren Erdem, şu ifadeleri kullandı:
"Parçalı kırık değil atipik kırıklardı. Çok rastladığımız kırıklar değil. Biz bu tür kırıkları daha çok tümör ve enfeksiyon durumlarında görüyoruz. Zaten şüphelerimiz hep o yöndeydi. Ama ilginç bir şekilde stres kırığı dediğimiz, devamlı travmaya maruz kalınan durumlarda gerçekleşen bir kırık olmuş. Karşımıza çok fazla böyle vaka gelmez. Hastalarımızın travmaya maruz kaldığını çok fazla düşünmeyiz. İlginç hikayesini dinlediğimizde bunun travmalar sonrası oluştuğunu anladık. Merdivenden ya da yüksek bir yerden düşerek yuvarlanmalar sonucu olabilir. Sonuçta bütün bu travmaların etkisiyle de artık kemik dayanamıyor, bir yerden sonra kırıklar meydana geliyor."