Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin terör örgütü DEAŞ’la ön cephede mücadele eden tek NATO ülkesi olduğunu bildirdi.
DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyon Bakanlar Toplantısı ve G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı için Roma’da bulunan Bakan Çavuşoğlu, İtalya’nın önde gelen gazetelerinden "Il Messaggero"ya röportaj verdi.
Çavuşoğlu, terör örgütü DEAŞ’ın büyük saldırı yapacak mali ve planlama yapısının felce uğratıldığını belirterek, "Bugüne kadar Suriye ve Irak’ta 4 bin 500 DEAŞ militanını etkisiz hale getirdik. Bu örgüte gitmeye aday yığınla parayı engelledik. Türkiye olarak, DEAŞ’la Mücadele Koalisyonunun başından beri aktif bir üyesiyiz ve DEAŞ’a karşı cephede mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Geri çekilmesine rağmen DEAŞ, halen bir tehdittir." ifadelerini kullandı.
Suriye'de DEAŞ'ı mağlup etmek için kullanılan yöntemlerin bazı hataları ortaya koyduğunu baştan beri vurguladıklarını dile getiren Çavuşoğlu, "Bir terör grubuyla mücadele bir başka terör grubuna devredilmemelidir. PKK/YPG ve sözde Suriye Demokratik Kuvvetleri (SDF), PKK'nın Suriye'deki uzantılarıdır. PKK/YPG'nin kendi önemini muhafaza etmek için DEAŞ'a ihtiyacı vardır ve DEAŞ'ın varlığından istifade etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, şu ana kadar belirtilenenlerin aksine DEAŞ tehdidinin Suriye’de daha da derin kökler salmakta olduğuna işaret ederek, "Çünkü PKK/YPG kendi kontrolü altındaki kamplardan mali kazanç karşılığında DEAŞ'lı teröristleri serbest bırakmaktadır. Gerçek bir stratejinin; derin nedenleri ele alması, istihbaratın etkili bir paylaşımını garanti etmesi ve meşru aktörlerle gerçek ortaklıklar başlatması gerekir. Roma’da düzenlenen bakanlar düzeyindeki toplantı, teröristlere karşı mücadelemizi değerlendirme ve izlenecek yol üzerinde tartışma fırsatını bizlere sunacaktır." yorumunu yaptı.
Bakan Çavuşoğlu, Suriye ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Komşumuz Suriye’yi istikrarlı ve refah bir ülke olarak görmek konusunda büyük çıkarımız var. Halihazırda var olan istikrarsızlık terör grupları için uygun bir ortam oluşturuyor. Suriye’nin güvenliğine ve aynı zamanda hem bölgenin hem de daha ötesinin güvenliğine tehdit oluşturuyorlar. Suriye ihtilafının sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2254 sayılı kararına dayanan, Suriye’nin yönettiği ve Suriye’nin elinde tuttuğu bir siyasi süreç aracılığıyla sona erebileceği kanısındayız. Bu bağlamda, BM Cenevre Süreci ve Astana Platformu parametreleri temelinde bir siyasi çözümü hedef alan tüm uluslararası girişimleri destekliyoruz. Siyasi süreç dahilindeki tek işlevsel mekanizma olarak Anayasal Komisyonun desteklenmeye ihtiyacı vardır. Rejimin katı yaklaşımı nedeniyle maalesef bugüne kadar Anayasal Komisyonun çalışmalarında kayda değer ilerlemeler kaydedilmedi. Aynı görüşte olan ülkeler ve Astana’nın diğer garantörleriyle birlikte siyasi süreci yeniden harekete geçirmek ve hem kalıcı hem de barışçıl bir çözüme ulaşmak üzere birlikte çalışmaya devam edeceğiz."
Türkiye’nin Libya stratejisi
Türkiye'nin Libya'daki başlıca amacının, bu ülkenin istikrar, güvenlik, birlik ve refahını garanti etme yönündeki çabalarında Libyalı meşru makamlara yardım etmek olduğunu aktaran Çavuşoğlu, "Siyasi ve kalıcı bir çözüm bulmak üzere Libya’nın yönettiği ve elinde tuttuğu, Birleşmiş Milletler tarafından kolaylaştırılan siyasi sürecin faal bir destekçisi olduk. Bugün Başkanlık Konseyinin ve Ulusal Birlik Hükümetinin (GNU) kurumsal kapasitesinin gelişmesi için çabalarına kamusal hizmetler, elektrik, sağlık ve altyapı projeleri sunarak yardım temin ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Libya konusunda İtalya ile çalışıp çalışmadıkları sorusuna Mevlüt Çavuşoğlu, "İtalya bizim stratejik ortağımız ve müttefikimizdir. Türkiye, Kovid-19 salgınının en karanlık günlerinde İtalya’nın yanında oldu. Akdeniz’deki son gelişmeler ve sınamalar nedeniyle İtalya ile Türkiye arasındaki iş birliği bölgenin güvenliği ve istikrarı açısından son derece önemli hale geldi. İtalya ile Libya konusunda her zaman sıkı temas ve iş birliği içinde olduk. NATO müttefikleri ve güvenlik konulu çalışma grubunun eş başkanları vasfıyla, kurumsal kapasitelerin pekişmesinde ve Libya’nın refahı için muhtelif alanlarda birlikte çalışabiliriz." yanıtını verdi.
"Kovid-19 salgınının başından beri G20 bazı somut adımlar attı"
G20'nin 2008-2009 küresel mali krizinden doğduğuna dikkati çeken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Küresel ekonomik teşviklerin ileri sürülmesi aracılığıyla finans piyasalarını istikrara kavuşturmak için en etkili mekanizma haline gelmişti. Kovid-19 salgınının başından beri G20 bazı somut adımlar attı ve ülkeler arasında dayanışma ve iş birliğini öne çıkararak bir örnek oluşturdu. Salgın devasa ekonomik sınamalar yarattığı için G20’nin de küresel finansman gereksinimlerini özellikle düşük gelirli ülkeler için göğüsleme konusunda önemli bir role sahip. G20’nin borç hizmetinin askıya alınması girişimi bu yönde bir mihenk taşı oldu. G20 ülkeleri, iyi bir örnek vererek, yardıma muhtaç ülkeler için kaynakların serbest bırakılmasına ve sağlık harcamaları için daha fazla mali alan yaratılmasına birlik içinde katıldılar."
Uluslararası Para Fonunun (IMF) Özel Çekme Hakları (SDR) verme önerisinin önemli bir adım olduğunu belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Kovid-19 salgını ışığında 650 milyar dolarlık bir genel SDR tahsisinin küresel rezerv kaynaklarının gereksinimlerini uzun vadede destekleyeceğini ve yoksul ülkelerin acil ihtiyaçlarını karşılayacağını düşünüyoruz. Tüm bu girişimler düşük gelirli ülkelerin dirençli ve desteklenebilir bir ekonomik büyüme aracılığıyla kapsayıcı ve barışçıl toplumlar oluşturma çabalarına katkıda bulunuyor. Bu aynı zamanda desteklenebilir kalkınma hedeflerinin en önemli sözünü tutmak için de büyük önem taşıyor; hiç kimseyi geride bırakmamak. Ayrıca çevreyi korumak için uyumlu bir eylem de şart. Küresel çevreci geçişin toparlanma politikalarımızın merkezinde olması gerekir. Kalkınmakta olan ya da az gelişmiş ülkelere ve bilhassa Afrika’ya baktığımızda, iklim adaptasyonu harcamalarının onlar açısından büyük bir külfet olmaya devam ettiğini görüyoruz. Bu bağlamda yükümlülüklerin ve sorumlulukların gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında paylaşılması iklimsel değişikliğe verilecek küresel cevabın etkisini hiç kuşkusuz güçlendirebilir."
Çavuşoğlu, küresel sınamalar karşısında G20 liderliğinin son derece önemli olduğunu, eyleme yönelik ve kapsayıcı, somut neticelere yönelik bir yaklaşıma ihtiyaç duyduklarını anlattı.
Bakan, G20 Dönem Başkanı İtalya’nın çabalarını destekleyeceğini de belirtti.
"Antalya Diplomasi Forumu, gelecekte yeni bir etkinlik modeli olacak"
Türkiye’nin yakın zamanda düzenlediği Antalya Diplomasi Forumu’nun (ADF) amacı da sorulan Çavuşoğlu, "Antalya Diplomasi Forumu, farklı küresel sorunlar karşısında uluslararası platformda yeni fikirler, yeni yaklaşımlara kulak vermeyi amaçlıyor. Küresel ve bölgesel sorunlarımıza çözüm bulmak için yaratıcı ve yenilikçi fikirlere ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.
ADF’nin dünyanın ilk demokratik parlamentosu bulunan Patara’da yapıldığına işaret eden Çavuşoğlu, bu forumun yarattığı ekosistem sayesinde diplomaside farklı yaklaşımların ele alındığını ve yeni fikirlerin etraflıca değerlendirildiğini vurguladı.
Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Herkesin uluslararası dayanışma ve iş birliğine olan ihtiyaca dikkati çektiğini düşünüyorum. ADF, geleceği düşünme ve birlikte hareket etmeye yönelik yeni bir evre oldu. ADF’ye 11 devlet ve hükümet başkanı, 45 dışişleri bakanı, 60'tan fazla uluslararası örgüt temsilcisi ve çok sayıda Türk ve yabancı akademi ve iş dünyasından konuk katıldı. ADF, gelecekte yeni bir etkinlik modeli olacak."