Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Antalya'da devam eden Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi'nin 22. Taraflar Konferansı'na (COP22) ilişkin, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Sözleşme Sekreteryası Büro Başkanlığının İtalya'dan devralmasıyla Türkiye'nin iki yıl boyunca Akdeniz'in kirliliğe karşı korunması noktasında önemli işler yapacağını kaydeden Birpınar, "Dönem başkanlığımız boyunca her yıl iki kere büro toplantısı yani toplam 4 büro toplantısı olacak. Akdeniz'in her yönüyle korunması meselesi var karşımızda. İklim değişikliğinden dolayı Akdeniz'in ne kadar ısındığını, buradaki habitatın nasıl değiştiğini ve deniz çöplerinden dolayı ne kadar fazla kirlendiğini görmekteyiz." dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un açılışını yaptığı COP22'de ev sahibi ülke konumunda olmanın önemine işaret eden Birpınar, Akdeniz'in deniz üstü ve deniz altı kirliliği başta olmak üzere her türlü meselenin toplantılarda tartışıldığını söyledi.
Her ülkenin kendi önceliği olduğunu belirten Birpınar, iki gün süren Taraflar Toplantısı'nda, 21 ülkenin ve AB'nin, sözleşme maddelerine müdahaleleri olduğunu bildirdi.
Birpınar, "Bunlar iki yıl boyunca tartışılan konular ama tartışması bitmeyen hala parantez içerisinde çözüme kavuşmamış meseleler var. Burada bütün tarafların ve başkanların olduğu bu salonlarda tartışıyoruz. Akdeniz'i kirlilikten koruma, gelecek nesillere daha temiz, iklimi değişmemiş, sıcaklığı ve habitatı değişmemiş, hayvan türü ve biyolojik çeşitliliği değişmemiş bir Akdeniz bırakma hedefimiz var. Onun için bize ve gelecek nesillere hayırlar getirmesini diliyoruz. Bunun için de mücadele ediyoruz." ifadesini kullandı."Tüm hedef Akdeniz'i kirlilikten korumak"
Bazı ülkelerin konferansta sessiz kalmayı tercih etmesi, bazılarının ise kimi maddelerde çekimser kalmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Birpınar, meselelerin çözülmesinin ülkelerin ekonomik durumları ile bağlantılı olduğuna dikkati çekti.
Bakan Yardımcısı Birpınar, şunları kaydetti:
"İsrail mesela, bazı işlerin iki sene içerisinde, hatta 2030'a kadar tüm kararların bitirilmesi ile ilgili karar alıyor, ekonomik zenginliği ve gücü var. Ama Mısır, Bosna gibi ekonomik açıdan zayıf ülkeler 'zaman verin' diyebiliyorlar. Tabii bu ülkelerin ekonomik durumları ile ilgili bir konu. AB ise 'Her türlü mali, teknik yardımları yapabiliriz' diyor ama bunlar sözde kalmamalı. Eğer Akdeniz'i koruyacaksak her şeyi yapacağız. Kirlilik sınır tanımıyor. Mısır'ın kirliliği bir şekilde İtalya'ya gidiyor. Fas'ınki Tunus'a gidiyor ya da tam tersi oluyor.Burada alınan kararlar oy birliği ile alındığı için kimi ülkelerin birbirlerini ikna etmeleri gerekiyor, sessiz kalan ülkeler de seyrediyorlar. Kendilerine dokunan bir şey olursa, yapamayacakları bir şey olursa söz alıyorlar. Bazen sessiz kalmaları onaylamaları anlamına da geliyor. Şu ana kadar geldiğimiz noktada çözülmeyecek pek bir şey yok. Kükürt kirliliği konusunda çalışmalar ve atık su arıtma meseleleri ilgili tartışmalar devam ediyor. Aslında tüm hedef, Akdeniz'i kirlilikten korumak. Protokollerin hepsinin ortak olarak tartışılması ve sonuçlarının alınması gerekiyor."
Dünyadaki tüm deniz alanlarının sözleşmeleri olduğunu anımsatan Birpınar, burada alınan kararların diğer konferanslarda alınacak kararları da etkilediğinin altını çizdi.
Birpınar, Bakanlar Oturumu sonrasında ülkelerin üst düzey heyet başkanlarının katılımıyla yayınlanacak ve bakanların imzasıyla yayımlanacak Antalya Bakanlar Deklarasyonu'nun her bir cümlesinin müzakere edildiğini belirtti. Kapsayıcı ve güçlü olması gereken bu tür metinler için uzun süren müzakereler yapıldığını kaydeden Birpınar, bunların sonunda oluşturulan metinlerin de iyi örnekler olarak başka sözleşmelere ve BM sözleşmelerine yansıdığını söyledi.
"Oyununun içinde olursanız oyunu siz kurarsınız, olmazsanız başkaları kurar"
Birpınar, nehrin kenarına, havzasına atılan ya da şehrin içerisine atılan her çöpün, plastiğin denize ulaştığını, dolayısıyla deniz kirliliğinin yüzde 80'inin kara kökenli kirleticiler olduğuna vurgu yaptı.
COP22'de tartışılan "deniz çöpleri" sorunuyla ilgili belli kararları imza altına aldıklarını, Türkiye'nin de bu kararları ev ödevi olarak uygulamak zorunda olduğunu aktaran Mehmet Emin Birpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:"Kararları alıyoruz, takip ediyoruz. Bakanlıklar ve yerel yönetimler bunları uygulayıp sonuçlarını da paylaşıyor. Bu kıymetli bir şey. Birilerinin sizi gözetlediğini görüyorsunuz ve bunu gönüllü olarak yapıyorsunuz. Ülkeler ne kadar kalkınmışsa, çevre meselelerine değer veriyor. Ekonomileri ne kadar düzgünse o kadar çevre değerlerine kıymet veriyor. Burada bir birlik, beraberlik var. Akdeniz'in kuzeyinde ve güneyinde aynı zamanda doğusundaki ülkelerin bir araya geldiği bir platform. Bu platformdan inşallah güzel sonuçlar çıkar ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Akdeniz bırakırız. Sadece insanlar için değil, biyoçeşitlilik için de...
Burada şunun yapılmaması lazım. Ülkelerin siyasi meseleleri buraya karıştırmamaları gerekiyor. Bundan da mümkün olduğu kadar herkes uzaklaşıyor. Taraf ülkelerin imzaladığı metinden siyasi maddeleri temizledik. Doğu Akdeniz ile petrol arama meseleleri var veya başka ülkelerin kendi sahalarını kapatmaları konusu var. Çevre konularının siyasallaşmaması için müdahaleler yapıyoruz, işin siyasallaşmaması, çevre meselesinin insanlığın ve tüm canlıların ortak geleceği olduğu inancıyla hareket ediyoruz. Bizim başkanlık yapmamız, kontrol etmemiz birçok meseleyi ve olumsuz kararlar alınmasını da engelliyor. Onun için bu masalarda oturmak, karar vericilerin en tepesinde olmak anlamında iyidir. Kötü niyetli bir adım varsa o adımların önünü kesmiş oluyorsunuz.
Türkiye, BM çerçevesinde bu işleri yapmalı, sürdürmeli, denklemin içinde olmalı. Oyunun içinde olursanız, oyunu siz kurarsınız, olmazsanız başkaları kurar. Türkiye güçlü bir ülke. Çevre konusunda başarılı ve kıymetli ekipleri var. Bakanlığımızın ekipleri uluslararası konularda deneyimli hale geldiler."
"Çevreye yapılan yatırımların hepsi önleyici hekimliktir"
Denizler yap-boz gibi düşünüldüğünde Akdeniz'in de bunun bir parçası olduğunu, Marmara ve Ege ile Türkiye'nin bir köprü görevi gördüğünü anlatan Prof. Dr. Birpınar, denizlerle, okyanuslarla ilgili iyi işlerin diğer ülkelere iyi örnek olduğuna dikkat çekti.
Gerçek mazlumların ağzı, dili olmayan bitkiler ve hayvanlar olduğunu kaydeden Birpınar, onların haklarının korunması gerektiğini dile getirdi.
Birpınar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kültürümüzden, genlerimizden, medeniyetimizden gelen bir şeydir kirletmemek, israf etmemek. İklimi, çevreyi en iyi şekilde korumak vazifemiz. Bunu en iyi şekilde yapacağız ve dünyaya da örnek olacağız. Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin içerisinde Akdeniz'i en az kirletmesi gereken ülke biziz. Bunu başaracağız ve dünyaya da örnek olacağız. Bu, pek çok şeyi etkiliyor. Kıyılarınızı temiz tutarsanız, denizi temiz tutarsanız, mavi bayrak sayınız artar, ekonominiz gelişir. Çevreye yapılan yatırımların hepsi önleyici hekimliktir. Antalya dünyanın en büyük otellerinin olduğu bir şehir. Daha fazla turizmin olması için buradaki değerleri korumak lazım. Kültür varlıklarını, biyolojik çeşitliliği koruduğunuz zaman insanlar buraya gelecektir. Bunun için çevreyi koruyacağız."
İklim değişikliği aktivite merkezi kurulması hedefi
Birpınar, iki yıllık büro başkanlığı boyunca Türkiye'nin deniz çöpleri ve habitatlarla ilgili meseleyi çözmesi için daha fazla karar alınması gerektiğini belirterek, bunun için de temayı "Çöpsüz Akdeniz" olarak belirlediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerindeki "Sıfır Atık" ve "Sıfır Atık Mavi" projeleri, Bakan Murat Kurum'un önderliğindeki "Çevre Ajansı" ile depozito ve atık konularında Türkiye'nin çok başarılı işler yaptığını belirten Birpınar, Türkiye'nin iki yıllık sürede bu konulardaki tecrübelerin diğer ülkelerle paylaşılmasına yönelik iyi işler yapmaya çalışacaklarını söyledi.
Birpınar, sözlerini şöyle tamamladı:
"İki yıl boyunca esas meselemiz denizleri çöpten arındırmak. Atık su arıtma tesislerinin mümkün olduğu kadar tamamını bitirerek, Akdeniz'e kirliliğin gelmemesi için uğraşacağız. Her ülkede aktivite merkezleri var. İklim değişikliğine ilişkin aktivite merkezi kurmak istediğimizi ifade ettik. Onu da iki sene boyunca çalışıp, böyle bir aktivite merkezi kurulmasını düşünüyoruz.
Son dönemde BM Çevre Programı'nın deniz çöpleri ve denizlerdeki plastiklerle ilgili bir sözleşme yapma hevesi var. Bunu da kuzey ülkeleri, Norveç istiyor. Belki Türkiye de onun bir parçası olup, böyle bir aktivite merkezine ev sahipliği yapabilir. Biz bu tür konuları şimdiden takip ediyoruz. Böyle aktivite merkezlerinin de ülkemizde fonksiyonel olmasını istiyoruz."