Bölgede incelemelerde bulunan Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Miraç Aydın, AA muhabirine, Ezine Çayı'nın büyük bir havzası olduğunu söyledi.
Çayın havzasının yaklaşık 376 kilometrekarelik bir alana sahip olduğuna işaret eden Aydın, "Oldukça eğimli bir arazi. Eğimli alanlar daha fazla yüzeysel akışa sebebiyet vererek, derelere daha çok materyalin taşınmasına neden oluyor. Bu da selin şiddetini artırıyor." dedi.
İklim değişikliğinin son zamanlarda kendini daha çok hissettirdiğine dikkati çeken Aydın, şöyle devam etti:
"Yağışlar eskisi gibi düzenli gerçekleşmiyor. Rize'deki, Dereli'deki felaketlerin hepsinde yağışların son 100 yılda gerçekleşmediğini görüyoruz. Ortalamanın 2-3 katı yağışlar olduğunu görüyoruz. Buradaki yağış oranlarına baktığımızda geçmiş yılların çok üstünde olduğunu görüyoruz. Geçen sene ağustos ayında metrekareye 40 kilogram yağış düşmüş. Geçmiş 10-15 yıla baktığımızda 40-50 kilogram arasında düştüğünü görüyoruz. Afetin yaşandığı gün burada metrekareye 139 kilogram yağış düşmüş. Havzanın ilerisinde Mamatlar diye bir yer var, burada 450 kilogram bir yağıştan bahsediyoruz. Geniş ve engebeli bir havza olduğu için şiddetli yağış, taş blokları, kaya parçalarını, ağaçları selle birlikte Bozkurt ilçesine getirdi."
Selden sonra gündeme gelen "HES patladı" iddialarına da değinen Doç. Dr. Aydın, "Şiddetli yağış ve eğimli araziden gelen materyal nedeniyle köprülerin yıkılması, tıkanması normaldir. HES'in yıkıma sebebiyet verdiği söyleniyor ama bu çok da doğru bir yaklaşım değil, 376 kilometrelik büyük bir havzadan gelen su miktarından bahsediyoruz. Yukarı havzadan gelen su önündeki ağaç materyalleri, kaya kütlelerini getirerek önüne ne çıkarsa zarar vermiş." ifadelerini kullandı.
"Dere yatağının kenarlarına tampon bölgeler kurmalıyız"
Alınabilecek önlemlerin altını çizen Aydın, şunları kaydetti:
"İklimden oluşan farklılıkları nedeniyle yağış rejimini değiştirme şansımız yok. Alacağımız önlemlerle bunun zararını azaltmamız lazım. Geniş perspektiften baktığımızda neredeyse Bozkurt ilçesinin tamamının dere yatağında olduğunu görüyoruz. İlçeyi tamamen kaldıralım diyemeyiz. İlçe buraya kurulmuş ve maalesef dere yatağının daraltıldığını görüyoruz. Dere yatağı maalesef 30-40 metre kadar daraltılmış. Gelen yağış suları o yatağa sığmadığı için yerleşim yerlerine kanalize olmuş. Beraberinde taş, kaya ve ağaçları getirerek hem mal hem de can kaybına neden olmuş. Karşı taraftaki bendin yıkılıp dere yatağının 30-40 metre genişleyip içeri girdiğini, bu sebepten de binaların yıkıldığını görüyoruz. Dere yatağının hemen yakınına bina yapmamamız gerekiyor. Dere yatağının kenarlarına tampon bölgeler kurmalıyız. Bunun büyüklüğü ekolojik şartlara göre belirlenir. Yatağın kenarına bir tampon bölge yapsak, selin şiddeti burada azalırdı. Yatağın kenarı direkt yerleşime açılmamalı, 100 metre olur, 200 metre olur ama mutlaka bir tampon bölge lazım."
"Erken uyarı sistemi şart"
Erken uyarı sistemlerinin şart olduğunu dile getiren Aydın, can kaybını azaltmak için erken uyarı sistemlerine ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.
Aydın, "Havzanın yukarısına düşen yağışı önceden bilip bunu vatandaşlara bildirmemiz gerekiyor. Bu süreçte vatandaşların önlemler almaları gerekiyor. Burada bir uyarı yapılmış ama zamanında ve çok yeterli olmadığı, vatandaşların da bilinçli hareket edemediği görülüyor. Vatandaşların selin hangi boyutta olacağını anlayamadığı için can kaybının arttığını görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.