Antalya Bilim Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya genelinde sellerin gittikçe arttığını belirterek, bunun ana sebebinin iklim değişikliği olduğunu, şehirlerin büyümesi, betonlaşma, arazi kullanımındaki değişiklikler, insan faaliyetleri ve dere kenarlarına yapı yapmanın da selleri tetiklediğini kaydetti.
Selin tabiatın bir gerçeği olduğunu, yüzde 100 önlemenin mümkün olmadığını ancak etkilerinin azaltılabileceğini ifade eden Ağıralioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Enerji, içme suyu, taşkın kontrolü, sulama gibi her ne amaçla yapılırsa yapılsın barajların taşkın önleme etkisi var. Fazla gelen suları depoladığı için taşkın sırasında daha az suyu aşağıya bırakıyor. Dolayısıyla taşkın sönümleme ve debisini azaltma gibi fonksiyonları vardır. Hatta Karadeniz’de biraz yükseklerde barajlar yaparak taşkınlardaki fazla suların bir kısmını yükseklerde tutmak lazım.
Barajların taşkın önlemesine tipik bir örnek Ermenek Barajı'dır. Bu baraj yapılmadan önce Göksu Çayı'nın taşması ile hemen hemen her yıl ilkbaharda Toroslarda karlar eriyince Silifke’de seller meydana gelir, can ve mal kayıplarımız olurdu. En son 2004 yılında meydana gelen selde pek çok araziyi su basmış ve insanlar ölmüştü. Karaman ili Ermenek’te Göksu üzerinde büyük hacimli Ermenek Barajı yapıldıktan sonra bölgede bir daha sel olmamıştır. Artık Çarşamba’yı sel almadığı gibi, Silifke’yi de sel almıyor.”
“Barajlar yıkılmadığı sürece hiçbir taşkına sebep olmaz”
Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, Bartın’da 1998 yılında büyük bir sel olduğunu, şehrin çok büyük zarar gördüğünü, daha sonra bazı projeler hazırlandığını, ilgili bakanlığın projeleri kendisine gönderdiğini ve kendisinin de konuyu irdelediğini aktararak, “Kirazlıköprü Barajı, Kozcağız Barajı ve Kışla Sel Kapanı bu yılki selde Bartın il merkezindeki taşkını önlemede çok etkili oldu. Baraj yapmak en önemli taşkın önleme çaresidir.” diye konuştu.
Barajların yıkılmadığı sürece hiçbir zaman taşkına sebep olmayacağını vurgulayan Ağıralioğlu, “Türkiye’de genellikle barajları devlet yaptığı için emniyetli yapılmış. Dünyanın pek çok yerinde baraj yıkılmaları oluyor, taşkınlar meydana geliyor fakat Türkiye’de baraj yıkılması hiç olmadı.” dedi.
“HES’ler suyu tüketmiyor”
Son dönemdeki sel felaketinin HES’lerle bir alakasının bulunup bulunmadığına ilişkin soru üzerine Ağıralioğlu, bunun HES’lerle alakası olmadığını, 1998’de Bartın’daki yağışta 3 günde toplam 201 kilogram/metrekare, bu yılki Bartın yağışında ise 1 günde 303 kilogram/metrekare yağış düştüğünü bildirdi.
Ağıralioğlu, söz konusu dönemde Bartın’daki yağışın şiddetinin fazla olduğunu, yapılan köprülerde hatalar bulunduğunu, köprü ayaklarının belli bir açıklıkta, köprü yüksekliğinin yeterli olması gerektiğini belirterek, “Çünkü bu köprülerin altından her zaman su geçmiyor. Bazen kütükler, ağaçlar, büyük taş blokları da geçiyor.” dedi.
Dünyada yenilenebilir enerjide en önemli kaynaklardan birinin su, güneş ve rüzgar olduğunu, iyi bir denetim yaparak, işletmesini iyi takip ederek HES’lerin çalıştırılabileceğini ifade eden Ağıralioğlu, şunları kaydetti:
“HES’ler suyu tüketmiyor. HES için alınan suyu yeniden oraya bırakıyorsunuz, hiçbir kirlilik olmadan bir değirmenin çarkından geçirilmiş gibi çarktan geçiriyorsunuz ve sistem devam ediyor. Belki bilinmediği için, belki de abartılmak için yapılan şeyler... Bir ara barajlara da karşı çıktılar, Batılılar da buna teşvikler verdi ama Batılılar 1970’e kadar bütün su kaynaklarını geliştirmişler, HES’ler yapmışlar sonra 'Siz yapmayın' diyorlar. Biz yarı kurak bölgeyiz, yapmak zorundayız. Eğer biz İstanbul’da suyu biriktirmezsek, baraj yapmazsak sonra ne yapabiliriz? Barajlarla ilgili gerçekler ortaya çıktı, eskisi kadar tepki yok ama HES’lere hala bilerek veya bilmeyerek tepki var. Barajlarda balıkçılık, su sporları, taşımacılık, güneş enerjisi panelleri bile koyabilirsiniz.”
Barajlardaki buharlaşmanın önlenmesi için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini aktaran Ağıralioğlu, barajların selden dolayı kum ve çakılla dolabildiğini, çıplak topraklarda bitkilendirme ile ağaçlandırmanın artırılması gerektiğini söyledi.
Şehirleşmenin suyun yeraltına sızmasını önlediğine işaret eden Ağıralioğlu, son afette dere yataklarına yapılar yapmanın en büyük etken olduğunu, köprülerin yapımında ve şehirleşmede hatalar bulunduğunu kaydetti.
“Köprülerin yapılmasında mutlaka hidroloji ve hidrolik uzmanlarının bulunması gerekiyor”
Antalya Bilim Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Ağıralioğlu, köprülerin yapılmasında mutlaka hidroloji ve hidrolik uzmanlarının bulunması, her bölgenin, hatta her vadinin yapısına uygun proje geliştirilmesi gerektiğini, her yere tek tip projenin uygulanmasının yanlış olduğunu söyledi.
“Nasıl diyorlarsa 'depremle yaşamasını bileceğiz', sellerle de yaşamasını öğreneceğiz” diyen Ağıralioğlu, devletlerin sellere ilişkin ikaz sistemi yaptığını, Türkiye’de de bunun olduğunu kaydetti.
Ağıralioğlu, mevcut yapıların seli göz önünde bulundurarak gözden geçirilmesi gerektiğini aktararak, “Bilhassa imar planlarında dere kenarlarına, deniz kenarlarına yapı yapmayı önlemek gerekiyor, belki Anayasa’ya bile koymak lazım.” dedi.
“Şehirlerde taşkın haritaları yapılması gerekiyor”
Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, dere kenarlarında sel, deniz kenarlarında deprem kaynaklı tsunami oluşabildiğini, bu alanların gezi alanları olarak değerlendirilebileceğini söyledi.
Türkiye’de son 21 yılda 2 bin 500’e yakın sel olduğunu, bundan dolayı 699 kişinin öldüğünü, bir an önce tedbirlerin alınması gerektiğini belirten Ağıralioğlu, “Şehirlerde taşkın haritaları yapılması gerekiyor. Sel olursa nerelerin su altında kalacağını insanlar bilsinler.” dedi.